Hemen adı sizi ürkütmesin. Şeytanın Çırağı, tam olarak beklediğiniz gibi bir kitap değil. Ama adının da hakkını veren bir kitap. Japon klasikleri dendiğinde ilk akla gelen yazarlardan biri olan Şiro Hamao’nun iki öykülük bu eseri, devrinin öncülerinden olduğu gibi bugün bile en iyiler arasında kabul edilir. Özellikle polisiye seven kitap kurtlarının Şeytanın Çırağı kitap analizi hakkında söyleyecek çok sözü vardır.
Benim de içine yeni girdiğim bir dünya olan polisiye edebiyatında gözüme ilk çarpan kitaplardan biriydi. Üstelik Japon edebiyatı da en az polisiye dünyası kadar uzak olduğum bir alandı. Önyargılarımı yıktım ve “Neden olmasın?” dedim. Sonuç ise 1 günde biten bir kitap ve uzun süre unutamayacağım bir deneyim.
Öyleyse yavaş yavaş geçelim kitabın incelemesine. Her şeyden önce Şeytanın Çırağı, 2 farklı öyküden oluşan bir kitap. İlki kitapla aynı adı taşıyor, ikincisi ise “Onları Öldürdü mü?” adında son derece sürükleyici bir suç hikayesi. İlk olarak bu iki bölüm hakkında detaylara bir bakalım.
Bölüm 1: Şeytanın Çırağı
İlk hikayemiz Şeytanın Çırağı, genç bir kadını öldürmekle suçlanan sanığın ağzından yazılan bir mektup. Cinayetle suçlanan anlatıcı, kendisinin suçsuz olduğunu -en azından genç kadının öldürülmesinde- kanıtlaması için eski bir dostuna yazıyor mektubu. Dostu da üniversite yıllarında hayatını büyük oranda etkilemiş ve şimdilerde başarılı bir savcı olan ilk aşkı. Üstelik anlatıcımız, yaşanan tüm bu yaşananların sorumlusu olarak da onu görmektedir.
Şeytanın Çırağı öyküsü, kendisine has tarzı ve edebiyatta sıklıkla karşılaşmadığımız yalınlıkta anlatımı ile öne çıkıyor. Hamao’nun ustalıkla işlediği suç gizemi yanında cesurca yarattığı eşcinsel karakterleri de hikayenin dikkat çeken farklı bir noktası. Eğer ağdalı ve sonu gelmeyen cümlelerden oluşan anlatımlardan ziyade akıcı ve içinde kaybolacağınız bir hikaye arıyorsanız, Şeytanın Çırağı tam size göre.
Bölüm 2: Onları Öldürdü mü?
İkinci bölüm ise en az Şeytanın Çırağı kadar etkileyici bir hikayeyi anlatıyor. Nispeten ilk bölüme göre daha uzun, bir de karanlık diyebilirim. Son cümlesine kadar katilden emin olamadığım ve şüphemin her zaman devam ettiği sürükleyici bir akışa sahip. Dolayısıyla adının çok yakıştığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Onları Öldürdü mü, katilin kim olduğundan neredeyse emin olunan, hatta sanığın bile itiraf ettiği bir cinayetin perde arkasında neler olduğunu gösteriyor. Zengin bir çiftin ani ölümü ile sarsılan ülkede, herkesin konuştuğu konu bu cinayettir. Ancak bu kadar göz önünde olmasına rağmen gerçekten katil, suçlanan genç adam mıdır? Bu sorunun yanıtı için romanı okumanız gerekecek.
Peki, gelelim “Hangi hikaye daha iyidir?” sorusuna. Buna yanıt vermek zor. Çünkü ikisinden de ayrı bir keyif almak mümkün. Üstelik ikisi de birbirini hiç anımsatmayan ama bir o kadar da sürükleyen bir temaya sahip. Onları Öldürdü mü, daha kasvetli ve karışık bir aktarımla verilmiş olsa da bir çırpıda sona ulaşıyorsunuz. Diğer yandan Şeytanın Çırağı da ana karakterden ne kadar uzak olsanız da tuhaf bir bağ kurmanızı sağlıyor. İki hikaye de suçluluk psikolojisini ve etkilerini farklı açılardan ele alıp çarpıcı bir sonla okuyucuya hissettiriyor.
Sonuç olarak Japon edebiyatına giriş için listeye eklenecek bir kitap, Şeytanın Çırağı. Özellikle suç romanlarından keyif alıyorsanız, hemen almaya koşun.
Şeytanın Çırağı Eleştirisi

Acemi bir Japon edebiyatı okuyucusu olarak karşılaştırma yapmam doğru olmaz. Ancak genel bir araştırma yaptığımda gördüğüm kadarıyla Japonlar, intihar ve ölüm ögelerinden beslenmeyi seviyor. Yıllar önce okuduğum bir Murakami romanında da bunu sezmiştim. O dönemler hem gençliğin hem de biraz cahilliğin verdiği bir cesaretle Murakami’nin tarzını sevmediğime karar vermiştim. Ama artık 30’lu yaşlara selam verdiğime göre yeniden bir şans vermem gerektiğini düşünüyorum. Neyse, konuyu dağıtmayalım. Ne diyorduk? İntihar ve ölüm… İşte Şeytanın Çırağı’nın odak noktasında da yine bu kavramlar var.
İki hikayede de ana karakterlerin intihar düşüncesinden beslendiğini ve pek de uzak olmadıklarını görüyoruz. Tabii bakıldığında bir cinayet romanı, ölüm olması kaçınılmaz diyebilirsiniz. Haklısınız. Sadece genel bir açıdan edebiyata baktığımızda bu temaların derin ve bolca işlendiğini söylemek mümkün.
Hikayelerin detaylarına gelecek olursak ilk olarak Şeytanın Çırağı ile başlayalım. Bu kısa romanda, sansürsüz bir eşcinsellik yaratıldığını görüyoruz. Mektubun yazıldığı yargıcın cinsel yöneliminden net bir şekilde söz edilmiş. Bu durum, romanın ana temasına etki etmiyor ya da akışa katkı sağlamıyor. Herhangi bir yargılama ya da etiketleme de yok.
Onları Öldürdü mü ise sürükleyicilik ve merak duygusunu canlı tutma noktasında daha etkili. Çarpık ve pek çoğuna göre sorunlu bir ilişkinin diğer insanları nasıl etkileyebileceğini gözler önüne seriyor. Diğer bir taraftan da adalet sistemini akıldan çıkmayacak bir yolla eleştiriyor.
Tüm bunların yanında kötü kadın imajından sık yararlanıldığını, genel olarak iki hikayede de kadınların bencil, acımasız ve hatta biraz tehlikeli şekilde kurgulandığını söyleyebilirim. Öyle ki ana karakterlerin başına açılan belaların arkasında hep kadınlar var. Tabii onlar da tümüyle sütten çıkmış ak kaşık değiller. Hamao, bu ince çizgide düşmeden yürümeyi başarmış.
Kısa Kısa – Şeytanın Çırağı Hakkında Merak Edilenler

Şimdi de kitap hakkında en çok merak edilen detaylara kısa kısa değinelim.
Şeytanın Çırağı Ne Anlatıyor?
Şeytanın Çırağı, iki farklı hikayeden oluşan bir suç romanı. Her iki hikayede de çözülmüş ve katilin kim olduğundan emin olunan cinayetler var. Ancak gördüğümüz, her zaman doğru olan mıdır? Gerçek bazen gözümüzün önünde olmayabilir ve insanlar çok sık yanılır.
Şeytanın Çırağı Nasıl Bir Kitap?
Suç, gizem ve polisiye temalarını işleyen Şeytanın Kitabı, kısa sürede bitirebileceğiniz ve son derece sürükleyici bir kitap. İthaki Yayınları tarafından basılan güncel baskısında kitabın sayfa sayısı 128’dir.
Şeytanın Çırağı’nı Kimler Okumalı?
Bu kitabı, her yaştan ve zevkten okura önerebilirim. Ancak cinayet, intihar ve mazoşizm gibi ögeleri içermesi nedeniyle 18 yaş üstü okurlar için daha uygun olacaktır.
Şeytanın Çırağı Karakterleri
“Şeytanın Çırağı” hikayesinde yer alan karakterler:
- Eizo Shimamura: Sueka’yı öldürmekle suçlanan anlatıcı.
- Hachiro Tschudia: Anlatıcının mektup yazdığı savcı. Üniversite yıllarında yakın arkadaşlardı.
- Sueka İshihara: Eizo’nun eski sevgilisi. Yıllar sonra karşılaşırlar ancak Sueka ölür. Ölümünden sorumlu tutulan kişi de Eizo’dur.
- Tsuyuko: Eizo’nun karısı.
“Onları Öldürdü mü?” hikayesinde yer alan karakterler:
- İchiro Odera: Oda çiftini öldürmekle suçlanan sanık.
- Michiko Oda: Güzelliği ve çapkınlığı ile ünlü, yaşadıklarının bölgenin önde gelen ailelerinden birinin kızı. Seizo Oda ile evlenmesi, herkesi şaşırtmıştı.
- Seizo Oda: K kasabasının zengin ve soylu ailelerinden birinin mensubu. Ancak sıklıkla sağlık sorunları yaşıyor ve genç karısı ile sorunlar yaşadığı biliniyor.
- Go Tomoda: Oda çiftinin destek olduğu öğrencilerden biri.
- Jinbei: Evin uşağı.
- Haru ve Tane: Evdeki hizmetçiler.
Şiro Hamao Kimdir?

Son olarak Şiro Hamao’dan bahsetsem güzel olacak. Japonya’da polisiye romanların babası sayılan ve pek çok yazarın da ilham kaynağı olan Hamao, aslında bir savcıdır. Tokyo Bölge Mahkemesi’nde 3 yıl savcılık yaptıktan sonra ayrılmış ve kendi hukuk bürosunu açmış. Sonrasında, her ne kadar yakın çevresi aklını kaçırdığını düşünse de, dedektiflik hikayeleri yazmaya başlamış. Oldukça parlak bir kariyeri elinin tersiyle itmesi ve edebi açıdan güçlü hikayeler yazmaması nedeniyle de ağır eleştiriler alamış. Ama yazmaktan vazgeçmemiş. İyi ki de vazgeçmemiş ki bugün Şeytanın Çırağı gibi bir başyapıt ortaya çıkabilmiş.
Küçük bir dipnot: Hamao’nun ne kadar cesur olduğunu, o dönem için eşcinsellik haklarını savunmasında ve eserlerinde yansıtmış olmasında de görebiliriz. Eserlerinin pek çoğunda eşcinsellik, sadece sözü edilen bir kavram olmamış, aksine önemli bir yeri bulunuyor. Hatta ülkenin en ünlü polisiye roman yazarı kabul edilen Edogava Ranpo, eşcinsellik hakkında her şeyi Hamao’dan öğrendiğini söylemiş.