Sanatın Birleştirici Gücü Tiyatro 

Tiyatro, oyuncu ile izleyici arasında en sıcak iletişimi sağlayan, güzel sanatların en önemli dallarından biridir. Yaşamımızın bir parçası olan tiyatro ismi, Yunanca olan theatron sözcüğünden türemiştir. Peki, sanatın birleştirici gücü tiyatro hakkında tarih neler diyor, gelin beraber inceleyelim.

Tiyatro ile Tanışma

Tiyatro tarihinde bu sanatın nasıl çıktığı hakkında çok net bilgiler olmamakla birlikte, ilkel yaşamdan beri süregeldiği tahmin ediliyor. Modern tiyatronun tarihi ise bağ bozumu tanrısı olan Dionysos adına yapılan törenlere dayanır. Antik Çağ’da tiyatro üst sınıfa özgü olmakla beraber, sosyal çevre ve dini değerler açısından büyük önem taşıyan bir araçtı. Tanrı adına bir yarışma düzenlenir, oyun sahnelenir ve bu yarışı kazanan kişilerin itibarı artardı. Bu gösteriler günümüzde de amfitiyatro olarak söz ettiğimiz yerlerde yapılırdı. Sahnedeki oyuncular duygularını, önlerinde duran ifade maskeleri ile anlatırlardı. Tiyatro simgesi olan gülen ve ağlayan surat ifadesi de bu maskelerden baz alınarak yapılmış ve sembolleşmiştir.

William Shakespeare ile birlikte artık dinsel özelliğini yitirmeye başlayan tiyatro, artık profesyonel bir sanat haline gelmiştir. Böylelikle oyunculuk ve tiyatro kavramı farklı bir boyuta geçmiş fakat bu dönemde kadın oyuncu olmaması sebebiyle, kadın rollerini genç erkekler kılık değiştirerek oynamıştır.

Türkiye’de Tiyatro Tarihi 

Empty rows in a movie theatre

Türk tiyatro tarihi; köy ve halk tiyatrosunu içeren geleneksel tiyatro ve Osmanlı Devleti’nin batılılaşma hareketini içeren Batılı tarzda Türk tiyatrosunu barındırır.

Geleneksel Türk tiyatrosu; köy seyirlik oyunları, Karagöz ve Hacivat, orta oyunu, meddahlık ve kukla gibi türlere sahiptir. Bu gösteriler doğaçlama ve güldürü üzerinedir. 19. yüzyılın ikinci yarısında orta oyunu Batılı tarza uyarlanmaya çalışılmış fakat tuluat adında yeni bir tür çıkmasına neden olmuştur. Tuluat tiyatrosunda, batılı tarzdaki eserler eski metinleri baz almamış, yine doğaçlamaya başvurulmuştur. Tuluat böylece yavaş yavaş yerini batılı tarzda tiyatroya bırakmıştır.

Tanzimat Fermanı ile kültür sanat bakımından tiyatro ön plana çıkmış, Osmanlı Devleti saray dışındaki tiyatroları da desteklemeye başlamıştır. Bu dönemde oyunlar, ilk önce yabancılar sonra gayrimüslimler ve en son da müslüman tiyatrocular tarafından sergilenmiştir. Osmanlının Batılı anlamda kurduğu ilk tiyatrolar ise Naum Tiyatrosu ve Gedikpaşa Tiyatrosudur. 

Tiyatro, edebiyat dünyasının ilgisini çekmiş ve Namık Kemal, Şinasi gibi edebiyatçılar da bu türde ilk örneklerini vermiştir. Şinasi’nin yazdığı Şair Evlenmesi batılı anlamındaki ilk tiyatrodur. Geleneksel tiyatroda önceleri güldürü ağırlıklı eserler verilirken, daha sonra aşk acıları, aile çatışmaları, batı hayranlığı gibi konularda da eser verilmeye başlar. 1914 yılında tiyatronun kurumsallaşması, Darülbedayi’nin kurulması ile başlar.

Cumhuriyetin ilanından sonra, yeni toplum zihni oluşturan ve yeni tarihi destekleyecek oyunlar çıkarılmaya başlanmıştır.

Şehir Tiyatroları ile Gelişen Tiyatro

1940’lardan sonra şehir tiyatroları gelişmeye başlar. 1949 yılında Devlet Opera ve Balesi kurulur, özel tiyatrolar dünya çapında turnelere çıkmaya başlar. Bu dönemlerde devlet tiyatroları da ilk mezunlarını vermiştir. 

Zaman geçtikçe, müzikal ve kabare türünde de denemeler yapan Türk Tiyatrosu, 1980’li yıllarda tek kişilik oyunlara ağırlık gösterir. O dönemde yaptıkları ve eserleriyle öne çıkan bazı sanatçılar; Ferhan Şensoy, Turgut Özakman, Murathan Mungan’dır.

2000’li yıllara geldiğimizde dönemin en popüler konuları, kadın erkek ilişkileri ve eşitliği, psikolojik ve sosyolojik etmenler olmaya başlamıştır. Bu yıllarda alternatif tiyatrolara açılmış, farklı anlatım türleri denenmeye başlanmıştır.

Dünya Tiyatrolar Günü

Dünya Tiyatrolar Günü, Uluslararası Tiyatrolar Birliği tarafından 1961 yılında ilan edilmiştir. Bu sebeple her yıl 27 Mart, Dünya Tiyatrolar Günü olarak kutlanmaktadır. Dünya Tiyatrolar Günü, tiyatro kültürü ve sanatı hakkında insanları bilinçlendirmeyi, sahne sanatlarının birleştirici gücünü göstermeyi hedefler. 

Bu günün en özel etkinliklerinden biri ise; dünya çapında başarı elde etmiş bir tiyatro oyuncusunun, evrensel bir bildirge yayınlıyor oluşudur. İlk bildirgeyi 1962 yılında yazan kişi Jean Cocteau’dur. 

Yorum bırakın