Yetmiş üç yıllık hayatına; neyin mistik gizemini, şiirin eleştirel yüzünü, felsefenin sivri uçlarını ve Mustafa Kemalleri, Şair Eşrefleri sığdıran Neyzen Tevfik, hayatını bildiği ve inandığı doğrultuda yaşadı. O, hicivleri ile bilinen şair olmasının yanında kulakların pasını silen bir neyzen olarak da akıllarda kaldı. Öyle ki adının önüne neyzeni eklemeden onu anmak ne mümkün!
Ney ile Tanışan Tevfik Kolaylı!

Neyzen Tevfik, asıl ismi ile Tevfik Kolaylı, 24 Mart 1879’da Bodrum’da dünyaya gözlerini açtı. İlkokul çağlarında babası ile beraber gittiği kahvede, daha sonraları bu işin ustası olacağından habersiz, ney üfleyenleri hayran hayran dinlerdi.
Neyzen Tevfik 13 yaşındayken babasının tayini nedeniyle Urla’ya taşındılar. Burada neyzen Kazım ile tanıştı ve ney dersleri almaya başladı. 1893’te ilk sara krizini geçirdi. Bu kriz ile birlikte hayatında yeni bir dönem başladı. Sonraları bu hastalığın oluşmasının altında yatan nedenin 7 yaşındayken şehir eşkiyalarının ellerinde taşıdıkları kelleleri görmesi olduğu düşünülmüştü. İlk sara krizinden sonra annesi Neyzen’i doktorlara, hocalara götürdü ama çare bulamadılar. Hatta bir süre ney sesi yüzünden bu krizleri geçirdiğine bile inandılar. Daha sonra İstanbul’da götürdükleri doktorun tavsiyeleri üzerine tutkusu olan neyi ile vakit geçirmesine göz yumdular.
Şair Eşref’ten Öğrenilen Hiciv

Sara krizlerinin azalmasıyla birlikte yeniden okula dönmeye kara verdi ancak dönmesiyle krizler tekrar başladı. Neyzen, İzmir Mevlevihanesine gitmeye, orada yeni bir çevre ve görüş edinmeye karar verdi. Bu dönemde Arapça ve Farsça dersleri aldı. Şair Eşreften hicvi öğrendi ve böylelikle ilk şiiri, Mart 1898’de, Muktebes dergisinde yayınlandı.
1989 yılında babası Neyzen’i İstanbul’a gönderdi. Vaktinin çoğunu Galata’da geçiren şair, Mehmet Akif Ersoy ve o dönemin birçok seçkin insanı ile tanıştı. 1900 yılında ise Neyzen bir plak doldurdu ve bu plak piyasaya sürüldü. Artık özel ve önemli davetlere çağrılan bir neyzen olmuştu.
1902 yılında Bektaşi dervişi olan Neyzen, bu dönemde Mehmet Akif, Şair Eşref gibi isimlerden etkilenerek şiire ilgi duymaya başladı. Bir süre sonra Şair Eşref ile birlikte Mısır’a gitti. Orada Neyzenler Kahvesini açtı ve işletti.
Neyzen Tevfik, alkollü olduğu bir gün yanlışlıkla belindeki silahı ateşledi ve bunun üzerine tutuklandı. Mahkemede ‘Haksızlık ediyorsunuz.’ demesi ile birlikte 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. İtiraz sonucu kısa sürede cezası düştü. Yine o sıralarda okuduğu bir hiciv yüzünden tutuklanmaktan son anda kurtulan Neyzen, Türk Aydınların Mısır Hidiv Hakkındaki Düşünceleridir yazısından sonra ise tutuklanmaktan kaçamadı.
Neyzen – Şair – “Oyuncu”

1910 yılında annesinin isteği üzerine evlendi ancak bu evlilik uzun sürmedi. Çok geçmeden kayınbabası, eşini ve kızını alıp götürdü. Neyzen, anlaşması zor bir insan olması ile bilinse de çağınının en önemli hiciv ustalarından biriydi.
Cumhuriyetin ilan edilmesiyle birlikte Ankara’ya taşındı. Bu dönemde Mustafa Kemal ve Kurtuluş savaşı ile ilgili şiirler yazmaya başladı. Öyle ki 1926’da Mustafa Kemal ile tanışma şansı bile yakaladı.
İlerleyen zamanda yoğun alkol tüketiminin sara krizlerini tetiklemesiyle birlikte akıl hastanesinde tedavi görmeye başladı ve 1940’da Bakırköy akıl hastanesindeki 21. koğuşa yerleşti. Şiirlerine ve felsefesine bu sınırlar içinde de devam eden Neyzen, siyasetçi İhsan Ada’nın yardımı ile eserlerini Azab-ı Mukaddes adı altında kitap haline getirdi. Ayrıca 1950’de Mümtaz Ener’in yazıp yönettiği Onu Affettim adlı filminde rol aldı.
2 şiir kitabı, 3 beste ve sayısız fıkralarını bize bırakan Neyzen Tevfik, çevresinin ısrarı ile 1952 yılında Şehir Komedi Tiyatrosunda jübilesini yaptı. Yıl 1953’ü gösterdiğinde ise iyiden iyiye sağlığı bozulmaya başladı ve aynı yıl içinde hayata veda etti.